‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyerek, Kurtuluş Savaşını başlatan Mustafa Kemal; bağımsız, çağdaş ulus Türk devleti kurmayı amaçlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının hemen ardından 6 Mayıs 1920’de Eğitim Bakanlığı kurulmuş; Millî Mücadele devam ederken Büyük Taarruzdan önce, savaş ortamında 16-21 Temmuz 1921’de Ankara’da, kadın öğretmenlerin de katıldığı, Maarif (Eğitim) Kongresi düzenlemiş; kongreye katılan Mustafa Kemal açış konuşmasında, “ulusal eğitim” vurgusu yapmış; kültür ve eğitim devriminin fitilini ateşlemiştir.
Bursa’da öğretmenlere; “Milletimizin siyasi ve içtimai hayatı ile fikir terbiyesinde rehberimiz ilim ve fen olacaktır. İlim ve fen nerede ise oradan alacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur’’ diye seslenen Mustafa Kemal;
bir başka konuşmasında, “Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluğa eriştirmek için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin istikbalini yoğuran kültür ordusu… Bu ikinci ordu olmadan, birinci ordunun verimli sonuçları kaybolur.” Diyerek her fırsatta eğitime vurgu yapmıştır.
Atatürk, 1 Mart 1923’te “Uygulamaya dayanan yaygın bir eğitim öğretim için vatanın önemli merkezlerinde çağdaş kütüphaneler, botanik ve hayvanat bahçeleri, konservatuvarlar, atölyeler, müzeler ve güzel sanatlar sergileri kurmak… Bütün yurdu matbaalarla donatmak gerekmektedir”. Diyerek, kültür ve eğitim devriminin niteliği ve içeriğine işaret etmiştir.
Yerli tohum ve verimli üretim teknikleri geliştiren, Köy Enstitülerine bir nevi zemin oluşturan; Gazi Orman Çiftliği; Silifke Tekir ve Şövalye Çiftliği; Dörtyol Portakal Bahçesi, Yalova Millet ve Baltacı Çiftlikleri; Karabasamak Çiftliği; Tarsus Piloğlu Çiftliği Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde açılmış ve sağlığında üretime başlamıştır.
Mustafa Necati ve Saffet Arıkan’ın Milli Eğitim Bakanı olarak görev yaptığı dönemde köy muallim mektepleri, millet mektepleri, eğitmen kursları, köy öğretmen okulları açılmış; 3 Mart 1924’te Tevhidi Tedrisat Kanunu ile öğretim birleştirilmiş, bütün okullar Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır. Medreseler, misyoner Okullarının çoğu kapatılmış, Talim Terbiye Kurumu kurulmuş, ilk defa yurt dışına öğrenci gönderme projesi geliştirilmiş ve uygulanmaya başlanmıştır.
Cumhuriyetin Eğitim Bakanları, Mustafa Necati, Dr. Reşit Galip, Rüştü Uzel, Cevat Dursunoğlu, İsmail Hakkı Tonguç, Hasan Ali Yücel; Cumhuriyetin eğitim devriminin gerçekleşmesinde önemli görevler üstlenmişlerdir.
Mustafa Kemal Atatürk, 1924-1934 yılları arasında, eğitim ve kültür devriminin gerçekleştirilmesi ve hedefe ulaşabilmesi için altı kez rapor hazırlatmış ve tüm uzman eğitimcilerin ortak aklı ile yaşanılan çağa uygun akılcı, bilimsel, karma, laik, disiplinli, üretim ve kalkınma odaklı olmasını sağlamıştır.
1926’da eğitim her kademede parasız hale getirilmiş; 1927’de karma eğitim sistemine geçilmiş; 1928’de Arap Alfabesi kaldırılmış ve Yeni Türk Alfabesi kabul edilmiştir.
Halka yeni alfabeyi öğretmek için Millet Mektepleri açılmış; okulsuz köyler için seyyar muallimler yetiştirilmiş, gezici dershane ve gezici Kütüphane uygulaması başlatılmıştır. 1932’de Halkevleri ve Halkodaları kurulmuştur.
Cumhuriyetin ilanı sonrası Köy Enstitülerinden önce köy okulları başta olmak üzere yeni ilkokullar, ortaokullar, liseler; 1934’ten itibaren kız sanat ve yapı enstitüleri, ticaret okulları, kız teknik, erkek teknik yüksek öğretmen okulları açılmıştır.
1933’te Ankara’da Yüksek Ziraat Enstitüsü açıldı. Ülkenin dört bir yanında tarım enstitüleri ve tohum ıslah istasyonları açıldı.
1930’ların sonundan itibaren Sümerbank fabrikalarında fabrika ilkokulları açıldı. Sosyal fabrikalar uygulaması da benzersiz olup, kültür devriminin bir parçasıdır.
Ankara’da Musiki Muallim Mektebi (1924), Hukuk Mektebi (1925), Gazi Orta Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü (1926), İsmet Paşa Kız Enstitüsü (1928), Milli Musiki Temsil Akademisi (1934), Siyasal Bilgiler Okulu (1936), Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (1935), Devlet Konservatuvarı (1936) açıldı. 1933’te Üniversite Reformu yapılarak İstanbul Darülfünunu çağdaş bir üniversiteye dönüştürüldü. Tüm bunlar kültür ve eğitim devriminin taşıyıcı unsurlarıdır.
Toplumsal dönüşümün asıl taşıyıcı unsuru ise Köy Enstitüsüdür.
Köy Enstitüsü, Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç ikilisinin dünyada benzeri olmayan devrim niteliğinde ortak aklı ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün desteğiyle 17 NİSAN 1940 tarih ve 3803 sayılı kanunla kurulmuştur.
Kanunun 1. Maddesi; “Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde, Maarif Vekilliğince köy enstitüleri açılır’’ demektedir.
Bu tarihlerde ülke nüfusunun yaklaşık %80’ni köylerde yaşamakta; bu köylerin tamamına yakınında okul ve öğretmen bulunmamakta; tam bir ortaçağ hayatı yaşanmaktadır.
Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, pek çok konuşmasında uygulamalı eğitimden, köye ulaşımdan ve milli kalkınmanın köyden başlayacağından bahseder ve bu düşüncesini sıcak tutar.
Köy Enstitülerinden 17 bin 300 öğretmen ve 1500 ebe/sıhhıye mezun edilmiştir.
Teorik ve kitabi olan eğitim sistemi Köy Enstitüsüyle uygulamalı eğitime dönüşmüş, bilgi yaşamla buluşmuş üretime yön vermiştir.
İsmail Hakkı Tonguç’un “iş için, iş içinde, iş yaparak eğitim” olarak tanımladığı Köy Enstitüleri modeli, ülkemizde yeni bir dönemi başlamıştır.
Köy Enstitüleri öğrencilerine verdiği eğitimle yapı ustalığı, verimli tarım teknikleri, üretici köylüye gerekli olan el sanatlarının yanında; resim, heykel, müzik vb. gibi sanat dallarında Türkiye`nin aydınlık yarınlarını yetiştirmişlerdir.
Köy Enstitüleri, nüfusun %5’nin okur yazar; %80`in köylerde yaşadığı bir ülkede sadece eğitim devrimi değil; kırsal kalkınma ve tarımsal üretim devrimidir.
Köy Enstitüleri, Anadolu’nun 21 farklı bölgesinde kurulmuştur. İlk Köy Enstitüsü 1939 yılında İzmir/ Kızılçullu’da açılmıştır. Daha sonra Eskişehir/ Çifteler; Edirne /Kepirtepe; Kastamonu /Gölköy Köy; Sakarya/Arifiye; Antalya/Aksu; Balıkesir/ Savaştepe; İsparta/Gönen; Adana/Düziçi; Kayseri/Pazarören; Samsun-Ladik /Akpınar; Trabzon-Beşikdüzü; Kars /Cılavuz; Malatya/Akçadağ; Konya/İvriz; Ankara/Hasanoğlan; Sivas/Pamukpınar; Erzurum/ Pulur; Diyarbakır/Dicle; Aydın/Ortaklar; Van/Ernis Köy Enstitüsü olarak Anadolu’nun dört bir yanına dağılmıştır.
Köy Enstitüleri, yurttaş, birey ve toplumsallaşma için tarihimizin en önemli eğitim ve toplumsal kültür projesidir.
Atatürk’ün eğitim devriminin temelinde öğretmen vardı. “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyen Atatürk; “Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” sözleriyle Cumhuriyetin eğitim felsefesinin temel amacının “özgür düşünen insan” yetiştirmek olduğunu ortaya koyar.
Hasan Ali Yücel’in, “Köy Enstitüleri, ilkesi ve pratiğiyle bizimdir; taklit değildir; benzersizdir çünkü millet sevgisi gibi bir kaynaktan ilhamını almıştır; Türkçe buluştur’’ diye tanımladığı; Cumhuriyetin devrimci değişim projesi,
karşı devrimci güç odaklarının hedefindedir.
Cumhuriyetin birliğini esas alan, eşit, yaygın, karma, parasız, akıl ve bilim temelli, laik ve ulusal karakterli, evrensel nitelikli eğitim-öğretim sisteminin her geçen gün biraz daha içi boşaltılmakta, yok edilmeye çalışılmaktadır.