Miguel de Cervantes altı yüz yıl önce dünyaya haykırıyor;
“Üç tane devle savaşıyoruz sevgili Sancho: Adaletsizlik, korku ve cehalet..,
Yoksulluğun, mutluluğunun kanatlarını kopartıp mezara gönderdiği Basilio, sen de öl be, öl!”…
Altı yüz yıl önce kurulmuş bu iki cümle ile Cervantes, bir tespiti, bir serzenişi ve hatta bir haykırışı ifade ederken nereden bilsin ki, altı yüz yıl sonra da İnsanlık bu dev sorunlarla boğuşuyor olacak…
Evet dünyanın pek çok yerinde ve ülkemizde Adaletsizlik, (ve onu besleyen) korku ve cehalet en büyük sorundur. Altı yüz yıl kucağımızda büyütmüşüz; biz yel değirmenleriyle savaşırken, o bizi esir almış…
Biliriz ki; adalet toplumun temel direğidir; adaletsizlik, toplumun temelini sarsar; bireylerin özgürlüklerini kısıtlar; gerçeğe ulaşmanın önündeki en büyük engeldir.
Toplumların gelişimi önündeki en büyük engeller tarih boyunca değişmemiştir: Adaletsizlik, korku ve cehalet. Bu üç sorun, bireylerin yaşam kalitesini düşürürken, toplumsal birlik ve refahı da zedeler.
Günümüzde adaletsizlikle mücadele, insanlığın en büyük sınavıdır çünkü adaletsiz bir toplumda kişi ‘insan olarak’ var olamaz.
Adaletsizliği var edebilmenin iki büyük temel unsuru da Korku ve cehalettir. Bu üçü birbirinden hiç ayrılmazlar, altı yüz yıllık dayanışmaları ve arkadaşlıkları var; birbirilerini koruyup, kollarlar; biri varsa diğerleri de vardır.
Hukukun üstünlüğü, Bağımsız ve tarafsız yargı birer hukuksal kavram olmanın ötesinde bireyin ve toplumun yaşam garantisidir.
Korku ve cehalet, hukuk tanımaz, baskıcı, otoriter yönetimleri besler, korur ve kollar. Bu üçünün olduğu yerde eşitlik, özgürlük, insanca yaşam söz konusu olamaz.
Tam da bu gün için söylenmiş bir özdeyiş vardır; ‘’Hukuk hava gibidir, var oldukça hissedilmez, değeri anlaşılmaz; eksilince nefes alınmaz, yok olunca yaşanmaz’’…
Bir çürümenin ortasında, utancımıza tutunmuş, iyi şeyler düşünerek yaşamaya çalışıyoruz. Cumhuriyet devrimi ayni zamanda bir hukuk devrimidir, bir yaşam biçimi devrimidir. Devrimin sundukları ancak ve ancak devrimci bir irade ile korunabilir. İşte bu iradeden uzun bir süredir uzaklaştık ve nefes alamaz duruma geldik.
Buradan çıkmanın tek yolu, bize bu olanakları sunan devrimin yolunu takip etmektir. Demokrasi tarihimiz olumlu, olumsuz deneyimlerle doludur. Antiemperyalist, Atatürkçü, milliyetçi, sosyalist, Türkiyeci tüm halk katmanlarının örgütlü mücadelesiyle demokratik, laik, parlamenter hukuk devletine kavuşabilir; Atatürk’ün Cumhuriyetini yeniden inşa edebiliriz.
Sonuç olarak, gençler yolu açtı, meydanlarda ve sokaklarda toplumun her rengi bir araya geldi; adaletsizlik, korku ve cehaletle mücadele, güçlü bir hukuk sistemi, özgür bir toplum yapısı ve nitelikli eğitim ile mümkündür. Toplum olarak bu üç sorunla yüzleşmekten korkmadan, birlikte hareket ederek; kurumlarının denetlenebildiği, yöneticilerinin halka hesap verdiği, eğitimden istihdama kadar her alanda eşit haklara sahip olunan, korkunun ve cehaletin olmadığı sosyal hukuk devletini yeniden inşa edebiliriz, yeterli birikimimiz var…