Demokrasi kurallar ve kurumlar rejimidir. Bunlardan bir aksarsa sistem çöker. Yirmi yılı aşkın süredir Atatürk’ün Cumhuriyetinde ne kurallara uyuldu ve ne de kurumlar korundu aksine tahrip edildi.
Oyun içinde Oyun…!
Bu oyunu yöneten güç zayıflayınca karşılıklı olarak ve anlayış içinde devleti paylaşanlar, birbirinin alanına girmeye başladılar. Devleti paylaşamadılar ve Fetö darbesi böyle oldu.
Darbe, siyasi gücü elinde bulundurana karşı, devletin diğer etkin silahlı güçleri tarafından yapılır. Hem Türkiye’de ve hem diğer ülkelerde böyle olagelmiştir.
Ancak Bu dönemde ülkemizde darbe pratiği değişti, önce TSK’ya sonra hükümete ve giderek devletin kurumları diğer kurumlara karşı darbe girişiminde bulunmaya başladılar.
Karşı devrim, Atatürk’ün Cumhuriyetinde öylesine örgütlü ve öylesine disiplinli hareket ettik ki muhalefet takip bile edemedi.
Medya organları iktidar gücüyle bir biri ardına el değiştirirken ve neredeyse tek elde toplanırken, muhalefet nereye gidildiğini, işin sonunun nerede biteceğini göremedi.
Önce Türk Silahlı Kuvvetleri, geleneklerinden ve eğitiminden koparıldı; içinde şeri güçlerden emir alan karşı devrimci bir silahlı güç oluşturuldu ancak hedeflerine at başı birlikte gidemediler; Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirdiğini sanan Fetö, 20 TEMMUZ’da Kemalist, Vatansever askerlere çarptı ve Türkiye büyük bir kazadan döndü.
Amerikan İstihbarat örgütlerinin öncülüğünde, 12 EYLÜL’den sonra devleti yönetenlerin desteği ve bir kısmının da öngörüsüzlüğü Fetö’yü devlete ve iktidara taşıdı.
Türkiye Nato üyesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm hareketleri Nato karargahı ve dolayısıyla ABD tarafından kontrol edilebiliyorken, bilinçle ve elbirliğiyle Türkiye büyük bir tuzağa çekilmeye çalışıldı. Darbe sonrası iktidarda kalanlar, sen merak etme geri kalanını biz hallederiz dediler ve büyük ölçüde amaçlarına ulaştılar. Orta Doğunun örnek ülkesi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, hukuk düzenini, kurumlarını, ilkelerini, istihbari birikimlerini, geleneklerini, eğitimini, inanç sistemini ve birlikte yaşama kültürünü paramparça ettiler. Tüm insani değerlerimizden uzaklaştırıldık, bireysel faydacı, ilkesiz, sevgisiz, liyakatsiz, ahlaki değerleri çözülmüş bir topluluk olma yolunda dolu dizgin gidiyoruz.
Buradan çıkacağız, çıkmalıyız ama önce nerede olduğumuzu yani neleri kaybettiğimizi, neleri kazanmak zorunda olduğumuzu bilmeliyiz; bilmeliyiz ki, bu yükün altından kalkabilecek enerjiyi toplayabilelim.
Yapabiliriz, 1919/1920’ lerden daha iyiyiz en azından ayağımızda çarık yok, kağnı arabasıyla gitmiyoruz, mermileri sırtımızda taşımayacağız; o günleri başarıyla sonuçlandıranlar bu gün haydi haydi başarırlar; başaracağız.