Fetö, aramızdan fiziken ayrıldı ama içinde, ‘amaçlar araçları meşru kılar’ anlayışının ürünü olan; riya, yalan, eyyam, takiyye, ihanet vb. gibi insanı insan yapan değerlerden uzaklaştıran, hayatın her alanında ‘Örgütlü Siyasi Fetö Aklı’nı bıraktı…
Bu sadece bir kavram değil, siyasetin, ideolojilerin, inançların, ilkeli dürüst saygın yaşam biçiminin içini boşaltan ve her örgüt modelinin içinde var olmayı başaran emperyalizm güdümlü; solcu ile solcu; milliyetçi ile milliyetçi; dindar ile dindar; dinci ile dinci; liberal ile liberal; her kabın kalıbına giren yıkıcı bir ‘örgüt içi örgüt’…
Bu örgütün/Örgütlü Fetö Aklının, hedefleri, çalışma yöntemleri, farklı örgüt ve kurumlardaki kişilerin birbirleriyle ilişkileri, görev ve sorumlulukları Pentagon tarafından takip edilmekte ve planlanmaktadır. Silahla, topla, tüfekle askerle yıkılamayacak toplumlar bu yöntemle içten tahrip edilmektedir.
Bu genel tanımdan sonra herkes sağına soluna baksın; dost, arkadaş, yoldaş dediklerini gözden geçirsin. Bu öneri, yoldaşı ile ‘ölüm yolunu’ paylaşmış, 100-150 adım, yaklaşık 45 saniye farkla, arkadaşını yitirmiş, kendisi hayatta kalmış ve son zamanlarda yaptığı, istisnasız her iyiliğin bedelini ödemiş deneyimli bir fani tarafından yapılıyor…
Bu tespiti yaptıktan sonra gelelim içinde bulunduğumuz koşullara. Demokrasi ve adalet diye yola çıkan, yolsuzluğu, yoksulluğu, yasakları bitireceğim diyen iktidar Partisi; bir süre sonra Saltanatın/Halifeliğin 100 yıllık ideolojik ve siyasi organizasyonunun devamı; Vahdettin’in Atatürk’ten; saltanatın cumhuriyetten; itilaf ittifakının Kuvayı Milliyecilerden öç alma hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün, 15 yılda kurduğu Cumhuriyeti yıkmayı hedeflemiş, karşı devrimci bir yapı ile muhatabız. Tek tek saymayayım, karşı devrimci bir iktidarın ne yapması gerekiyorsa, belli bir takvim izlenerek o yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor.
Cumhuriyet bir devrimdir ve gerici, bölücü saldırı altındadır. Emperyalist ve yerli işbirlikçilerinin bu örgütlü saldırıları, ancak ve ancak devrimci yöntemler ve örgütlü mücadele ile durdurulabilir. Bu mücadele sürecinin en tehlikeli düşmanı, konjonktürden pay kapma sevdalıları ve ‘örgütlü fetö aklı’ militanlarıdır.
Gezi direnişi, Ankara/İstanbul yürüyüşü/Maltepe mitinginde olduğu gibi yer yer tepki göstermenin dışında; gelişmeler bu güne kadar edilgen bir şekilde izlendi. İstanbul belediye başkanı tutuklanınca, özellikle üniversite gençliğinin öncülüğünde toplumsal uyanış başladı ve eylemliliğe dönüştü, dönüşüyor.
Genç/yaşlı, kadın/erkek meydanlarda; hak, hukuk, adalet istiyor; toplum yaşam tarzına müdahale edilmesini istemiyor; eşit, özgür, bağımsız ve geleceğinden umutlu bir yaşam istiyor ve baskıcı otoriter, insan hakları ve hukukunu ihlal eden, Anayasa’ya ve hukuka uymayan iktidara karşı ‘Direnme Hakkı’nı kullanıyor.
Sokaklar, meydanlar anayasal kurumlardır; seçilmişler, Parlamento’da görevlerini yapmaz, iktidar hak, hukuk dinlemezse, direnme hakkı doğar; sokaklar ve meydanlar meşruiyet kazanır. Meşruiyet, yüzlerce yıllık insanlık mücadele tarihinin ürünüdür…