Türkiye’nin gündemine devam ediyoruz; Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin (ABB) 133 zabıta alımı için açmış olduğu sınava binlerce üniversite mezunu başvurmuş (Basına yansıdı). Bunların içinden 174 mühendis, 140 öğretmen, 64 hukukçu 41 diyetisyen, 27 mimar, 17 psikolog 6 şehir plancısı ve 4 veteriner hekim zabıta olmak için başvurmuşlar.
Üniversite sınavlarına giren 1 milyon 700 bin öğrenci kayıt yaptırmaktan vazgeçmiş, 450 bin öğrenci de kayıt dondurmuş. Her 100 gençten 40’ı geleceğinden umudu olmadığını ifade etmektedir.
Ne eğitimde ne istihdamda olan (NEET) 15-29 yaş aralığındaki gençlerin sayısı 3.5-4 milyon, Bursa nüfusundan daha büyük nüfusa sahip bir topluluk. Bunun büyük bölümü kadın. Ayrıca bir bu kadar da çalışan yoksul gençler var. Hiç okula gitmeyen çocuk sayısı da 600 binin üzerinde.
Türkiye’de her yıl 4500-5000 insan geçirdiği iş kazası nedeniyle ya da daha önceki yıllarda geçirdiği iş kazası nedeniyle hayatını kaybediyor. Bunun yanında kayıt dışı çalışanlar arasından yüzde 25 oranında meslek hastalığı iş kazası nedeniyle ölüm gerçekleşiyor.
TÜİK verilerine göre en üst gelir gurubundaki % 20’lik nüfusun milli gelirden aldığı pay % 50, bunun da aslan payını %5’lik dilim alıyor. En alt gelir gurubundaki %20’lik nüfusun ise milli gelirden aldığı pay % 5’dir. Gelir dağılımı adaletsizliğinde dünya ülkeleri sıralamasında en üst sıradayız.
8.1 Milyon kişinin Genel Sağlık Sigortası (GSS) pirimi devlet tarafından ödeniyor. Kişi başına düşen gelir seviyesi bürüt asgari ücretin 1/3’ünün altında olan yurttaşların da GSS primini devlet ödüyor. Geniş tanımlı işsizlik oranı %27.2; geniş tanımlı işsiz sayısı 11 milyondur.
2024 yılında düzenli sosyal yardım alan hane sayısı 3.733.852; doğal gaz desteği alan aile sayısı 600.000’dir. İcra ve İflas Dairelerindeki dosya sayısı 39 Milyon. Ülkemizin yıllık faiz gideri 1 Trilyon TL.yi aşmış durumdadır, vergilerimizin %20’si faize gitmektedir.
2024 yılında suça sürüklenen çocuk sayısı 362.422 kişi; ayda ortalama 5000 çocuk mahkum oluyor. Türkiye’de toplam 300.000 kişi kapasiteli 404 cezaevi var. Suç oranın en az olduğu 200 bin nüfuslu Bartın’a 1 milyar TL. ihale bedelli cezaevi yapılıyor; Tunceli, Zonguldak, Giresun, Kütahya ve Siirt Cezaevleri de tamamlanmak üzere.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına iki Türkiye ile giriyoruz. Nüfusun %80’ni olan birinci Türkiye cefa çekerken; % 20’lik diğer yarısı olan ikinci Türkiye ise sefa içinde. Ülkemin insanları ayni cadde üzerinde 40 TL.lik yemek kuyruğu ile hemen karşısında 2250 liralık çikolata kuyruğu arasında bölünmüşler.
Ülkemizin içinde bulunduğu durumu net olarak görebilmemiz için bazı sorun başlıklarının altını çizdim. Bu ülke bizim, buradan çıkmalıyız.
Önümüzdeki görev, hem Cumhuriyetin taşıyıcı kolonlarını titizlikle korumak ve hem de bu geleneği demokrasiyle taçlandırmaktır.
Tecrübeyle sabittir ki tarih, kimseyi görevlendirmez; tarihten görev istenir, göreve talip olunur. Mustafa Kemal’in Amasya genelgesinde dediği gibi ‘ Milletin bağımsızlığını, milletin iradesi kurtaracaktır’…
Adım attığımız ikinci yüzyılı yaşanabilir, özgürlükçü ve güvenli bir geleceğe dönüştürebiliriz. Ancak bu dönüşüm için ön koşul olarak, akil ve bilim yolunda atılan her adımda, her projede şeffaf ve hesap verebilir ilkeler ışığında geleceği inşa edebilecek demokratik, parlamenter bir yönetim modeline ihtiyacımız var. Siyaset kurumu önce kendisini yenilemeli ve ardından burada yaptığımız gibi Türkiye’yi tüm somut sorunlarıyla birlikte önüne koymalıdır. Önümüzde tıpkı 1919 ve1920’ li yıllarda olduğu gibi haklı, insani ve meşru mücadele zemini mevcuttur; bu zemin her bir yurttaşımıza hem sorumluluk yüklemekte ve hem de görev vermektedir. Önümüzdeki mücadele meşruiyet mücadelesidir. ‘Meşruiyet mücadelesi, halkın mücadelesi ile bütünleşen ve aynı olana denir’. (Amin Maalouf)
Siyasi başarının en güçlü dayanağı Meşruiyettir; hiçbir siyasi iktidar güç kullanma tehdidiyle uzun süre var olamaz.