Bir tokalaşma ile Türkiye’nin en önemli sorunu olan Terör ve dolayısıyla Kürt sorunu, beklenmedik bir zaman diliminde siyasetin, devletin ve sivil toplumun gündemine oturdu.

Cumhurbaşkanının  ‘İsrail’in hedefinde Türkiye var’ açıklamasının ardından,  Devlet Bahçeli’nin, TBMM’nin açılışında DEM Parti yöneticileriyle el sıkışması ve 15 Ekim gurup toplantısında, ‘Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı buyursun terörün bittiğini, örgütün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin’ açıklaması, değişik yorumlara ve beklentilere yol açtı.

22 Ekim Salı günkü gurup toplantısındaki ‘ Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa  gelsin TBMM’de  DEM parti gurup toplantısında  konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini  açıklasın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenleme yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın, ne Kandil ne Edirne, adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın, hodri meydan, buna varız’;  diye konuşması ülke siyasetinde bomba etkisi yarattı.

Devlet Bahçeli eliyle iktidar kanadının başlattığı bu tartışmaya herkes kendi penceresinden bakmaya başladı. Ancak Öcalan’ın TBMM davet edilmesi özellikle eski MHP’li ülkücü/milliyetçi/ Atatürkçü kesimde büyük itirazlara ve tartışmalara neden oldu.

Peki Bahçeli bu üslubu neden tercih etti, biçimsel itirazlar yapılacağı, konunun özünden uzaklaşılacağını bilmez mi, neyi hedefledi, tartışmalar istediği zeminde mi gidiyor?

Bu sorulara  yanıt vermek bu gün için zor ancak sadece Cumhurbaşkanlığı süresinin uzatılması için özellikle MHP’nin bu riskli hamleyi yaptığını düşünmek olayı hafife almak olur.

Ancak Türkiye’nin Terör ve Kürt sorunu ve dolayısıyla demokratikleşme sorunu var ve yakıcılığını da koruyor. Bu ülkede terörün devam etmesini, Türk ve Kürt analarının ağlamasını kim ister? Terör bitsin ama bitirecek olan kim? İmralı mı, Kandil mi, CİA mı, Mossat’mı, Pentagon mu.? Önce bu soruları yanıtlamak gerekir. (demiştim ki Tv.ler  Ankara Kazan’da bulunan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ)’a bombalı saldırı yapıldığı haberini geçmeye başladı. Yazıma ara verdim ve gelişmeleri bu güne kadarizledim)

Saldırıyı gerçekleştirenlerin PKK’lı oldukları açıklandı; 5 vatandaşımız şehit oldu, 20 vatandaşımız yaralı. DEM saldırıyı kınadı.

Saldırıya uğrayan TUSAŞ, Ankara’da, iyi korunan ve ülkemizin en önemli stratejik uzay sistemleri, uçak, insansız hava aracı, helikopter üreten bir kurumu. Hedef alınan ve vurulan böylesine bir kurum.

Bu eylemin bir benzeri 1993 yılında Cumhurbaşkanı Özal tarafından terörün bitirilmesine ilişkin başlatılan ‘Mekik Diplomasisi’ uygulanıyorken ve Öcalan tarafından ‘ateşkes’ ilan edilmişken, Başbakan Demirel ve yardımcısı İnönü tarafından destekleniyorken, konu Milli Güvenlik Kurulunda görüşülmesine iki gün kala, yine bu gün olduğu gibi manidar bir zamanda Şemdin Sakık ve arkadaşları tarafından 24 Mayıs 1993 tarihinde Elazığ-Bingöl kara yolunda askeri aracımızın yolu kesilerek 33 askerimiz şehit edildi.

Akla deli sorular geliyor, herkes kendince yorumlar yapıyor. Bu süreç niye başlatıldı, zamanlaması neye göre ayarlandı, ön hazırlık yokmuydu, yoktuysa bu girişimden ne bekleniyor, böyle bir eylem bekleniyor muydu, rutin terör eylemi biz yolumuza devam ederiz mi denecek… Soru çok, önümüzdeki günlerde yanıtlanacak ya da herkes yanıtını kendi meşrebine göre verecek.

Ancak öncelikle şu soruların yanıtları bulunmalı; bu eylemi kim niye yaptı, örgütü kim yönetiyor, 75 yaşını geçmiş 25 yıldır cezaevinde yatan Abdullah Öcalan’ın örgütte sözü dinleniyor mu, hangi kanadı dinliyor, hangi kanadı dinlemiyor. Büyük Orta Doğu projesinde PKK’nın görevi var mı, verilen görevleri yapması karşılığında ne vaadedilmiş, Türk istihbaratında bu konularda bilgi yok mu ki, vardır; olması gerekir.

Gündemi adım adım takip ediyorken, CHP’li Esenyurt belediye Başkanı gözaltına alındı ve yerine Kayyum atandı. Bu gece de Mardin, Batman ve Halfeti Belediye başkanları görevden alındı ve yerlerine Kayyum atandı.

Hani uzlaşacaktınız, toplumun barış içinde bir arada mutlu ve huzurlu yaşamasını istiyordunuz.

Hani büyük bir uzlaşmayla yeni çağdaş, modern, demokratik  Anayasa yapacaktınız.

Ülkemizin kuzeyinde ve güneyinde kanlı savaşlar uzun süredir devam ediyor; insanlar ölüyor, hayatlar sönüyor. 15 milyon sığınmacı var ülkemizde, bir şekilde İran savaşın içine çekilirse, İran’daki 4.5 milyon Afganlının ilk geleceği yer Türkiye.

Tahsil edilemeyen vergi alacakları açıklandı;  bir Trilyon Lira vergi ve cezası alacak tahsil edilmemiş, bunun da 850 milyon Lirasının tahsil kabiliyeti kalmamış. Milli gelirimizin %20’den fazlası faiz ödemesine gidiyor . Her alanda kötü sona doğru gidiyoruz; siyasetin önündekiler kendi siyasi çıkarlarını ülkenin çıkarlarının önüne koymuşlarsa, işte en büyük sorunumuz budur, buradan başlamak gerekir.

AKP yönetemiyor demek yetmez, bu ülke bizim gidecek başka yerimiz yok. Bişey yapmalıyız…

By admin