Savaşa girmeseniz de sınırınızdaki savaş sizi olumsuz etkiliyor. Irak-İran savaşı, ardından Irak, Suriye ve Libya iç savaşları, Türkiye’ye göçmen/sığınmacı akınına neden oldu. Öyle ki, Türkiye ile  28 AB ülkesi arasında yeni göçmen/sığınmacı hukuku oluşturuldu.

Irak’ın, Suriye’nin ve Libya’nın parçalanmasına ABD ile birlikte taraf olan  AB ülkeleri, iç savaşın olumsuz etkilerinden ülkelerini korumak için Türkiye-AB arasında 16 Aralık 2013 tarihinde ‘’Geri Kabul Anlaşması, 20 Mart 2016 tarihinde ise ‘’Düzensiz Göçmenlerin Geri Kabul Anlaşması’’ yapıldı.

Kendileri yani 28 Avrupa ülkesi ülke ihtiyaçları kadar göçmen aldılar toplam 1-1.5 milyon arası, geri kalanlarını da ‘Geri Kabul Anlaşmaları’ ile Türkiye üzerinde bıraktılar; Türkiye’de gönüllü olarak milyonlarca sığınmacıyı ülkeye kabul etti. Ülkemizde bu gün yaklaşık 14-15 milyon sığınmacı olduğu yaygın olarak ifade ediliyor.

Bu yetmiyormuş gibi İsrail saldırıları  nedeniyle  bölgede ülkelerini terk etmek isteyen sığınmacılara da buyurun kapımız sizlere açık diye davetiye çıkarıyoruz.

İran’ın bir çatışmanın içine çekilmesi halinde, İran’da bulunan 4.5 milyon Afgan sığınmacının kapısını çalacağı ülke Türkiye olacaktır. Yaklaşık 20 milyon sığınmacıdan bahsediyorum. Bu gün ülkemiz, çözümü kolay olmayan ve Dünya’da da  örneği bulunmayan  devasa bir sorunla karşı karşıyadır.

Ülkemizde işsizlik oranı %20’leri  geçmişken, 20 milyon kişi sosyal yardıma muhtaçken ve değişik kamu kurumlarından yardım alarak yaşamını sürdürebiliyorken; bu insani politika, müslüman din kardeşi politikası, yanlış politika, engelleyemedik politikası değil, bu sonuçları bilerek, isteyerek gerçekleştirilmiş politik bir eylemdir.

Cumhuriyet tarihinde, Atatürk’ün Cumhuriyet’ine karşı, ülkemiz insanının gözünün için baka baka girişilmiş ve gerçekleştirilmiş en büyük ve en tehlikeli Karşı Devrim hareketidir. 

Emperyalist güçler,  Serv ile yapamadıklarını Sığınmacı/göçmen meselesiyle  yaptılar, şimdi ise ellerini ovuşturarak 10-15 yıl sonrasına hazırlık yapıyorlar.

Türkiye siyaset kurumunun önünde ki en büyük sorun budur. Bu sorun uluslararası bir sorundur, yani ülkende ki sığınmacıları otobüslere bindirip sınırın ötesine bırakamazsın, bıraktırmazlar, uluslararası hukuk karşına çıkar.

Sınır ülkeleriyle barış içinde birlikte yaşama kararlılığı göstermezsen, ben BOP Eş Başkanıyım diyerek,  ABD ve AB’den önce burnunu komşularının içişlerine sokarsan; bu devasa, içinden çıkılmaz sorunları kucağında bulursun.

Bu sonuçtan iktidar partileri kasıtlı sorumlu, muhalefet partileri ise ihmali kusurlu sorumludurlar.

Hem ülkemizde ve hem de sınır komşumuz ülkelerde demokrasinin  güçlenmesi, yaşam biçimine dönüşmesi için çaba göstermeliyiz; öncelikle Atatürk’ün Cumhuriyetini öncü, güven veren rolüne kavuşturmalıyız.

By admin